Bu deyimi ilk kez kullanıyorum. Bundan sonra iyi anlaşılmasını, yayılmasını, yaygınlaşmasını istiyorum. Yarım yüzyılı aşan okumalarım, uğraşmalarım, uygulamalarım, derin düşünmelerim sonucunda vardığım bir sonuçtur bu durum.
Dokuz yaşımdan başlayarak Türklüğe, Türklük bilgisine, yeryüzü Türklüğüne ilgi duydum. 18 yaşımdayken ilkyazımın başlığı “Irkçılık Turancılık” idi. Irkçı değildim Turancıydım. Turancı, yeryüzü Türklüğü ile ilgilenmek, ilerde bağımsız olacak Türk ellerinin birlik kurması demekti.
Şimdi biliyorum ki Ötükencilik Turancılığı da kapsayan daha kapsamlı bir yaklaşımdır.
Türklük bilincinde olanlar için büyük amaç Ötüken'i kurmak olmalıdır. Türk'ün geçmişinde Türkçülüğün en açık, en keskin dile getirildiği dönem bugün adına Göktürkler dediğimiz çağdır.
Ötüken'in güçlü bir biçimde vurgulanması da Orhun Yazıtlarındadır. Orhun Yazıtları bir bakın o günün Atatürk’ü olan Bilge Kağan’ın söylevidir.
Bu söylev o çağ ile bütün gelecek çağların Türklerine bengi öğütlerdir. Yanlış okumaları düzelterek bu söylevi Kutlu Söylev adıyla yayınladım. Atayurt Yayınları’ndan çıktı.
Bu yazıtlarda Bilge Kağan atamız Türklerin Ötüken’e bağlılıktan çıkmamalarını öğütler.
Bu durumda Ötüken Yış, Ötüken Ormanı ya da Dağı diye daraltılacak bir kavram olamaz. Nasıl Roma önce bir kalenin bir şehrin adı iken sonra büyük bir imparatorluğun adı olmuşsa Ötüken de ilk anlamı bir yer adı olsa bile Bilge Kağan'ın dilinde artık bir yanı Talu (okyanus) bir yanı Tibet, bir yanı Sibirya bir yanı Orta Asya olan ulu bir elin (devletin) adıdır.
Bilge Kağan'ın söylevinin ortaya koyduğu Ötüken'in üç ana kuralı vardır:
1.Türk budunu ulusları Ötüken'de birlik içinde olacaklardır.
2.Ötüken'de Türk’ün töresi geçerli olacaktır.
3. Ötüken Türk başkanlarca yönetilecektir. Türkleri Türkler yönetecektir. Başka ulustan ya da başka ulus bilinci içinde olanlar değil. Ötüken’de uygulanması gereken Türk'ün töresinin ana kurallarını da yine Bilge Kağan'ın söylevi ile öteki ana kaynaktan alarak yazıyorum.
Söylemek isterim ki bu yazı sadece geçmişle ilgili bir değerlendirme değil, gelecekle ilgili bir çıkış, yüceliş, yükseliş sunuşudur. Bunu söylüyorum. Bu sunuş benim değil Bilge Kağan’dan Atatürk'e ulu ataların ortaya koydukları gerçeklerdir.