Beş fazlasını veriyorsun da…

Yıl 1991 idi. İktidarda Anavatan Partisi vardı ve tütün taban fiyatı verilmişti. Bu taban fiyat ülke genelinde düşük bulunmuş, Süleyman Demirel de 1991 genel seçimi öncesinde tütün destek alımları vakti gelince kim ne veriyorsa 5000 lira fazlasını vereceğini beyan etmişti, nitekim daha sonra da bu vaadini yerine getirmiş, bir kaç yıl sonra devlet stok fazlası binlerce ton tütünü açık arazide benzin döküp yakmıştı.
Şimdi bakıyorum da belediye başkan adaylarımız meydan meydan gezip “ o ne veriyorsa ben iki katını vereceğim, üç katını vereceğim” şeklinde açıklamalarda bulunuyorlar. Bu sözlere de ne yazık ki en çok geçim sıkıntısı içindeki emeklilerimiz ile dar gelirli vatandaşlarımız itibar ediyor.
Yerel yöneticileri seçeceğimiz bu süreç gerçekten çok çirkin bir politika ile sürdürülüyor. Bol keseden vaatler, zaman zaman yerini tehditlere bırakıyor. Biz buna benzer politikalara geçmiş yıllarda da şahit olmuştuk. Hatta hatta son genel seçimlerde öylesine vaatlerle karşılaşmıştık ki, vatandaş bunların pek çoğuna itibar etmemişti.
Hedef emekliler ve dar gelirliler olduğunu yazdık yukarıda. Şimdi emeklilere beş lira vereceğini vaat eden bir aday var. Dar gelirliye, et parası ve doğal gaz yardımı yapacağını da söylüyor. Bunlara inanmayan vatandaşa da, “tüm bakanlar arkamda, bana açık çek verdiler” diyor. Bir diğeri ise bugüne kadar yaptıklarını teminat olarak gösteriyor ve bu türden hizmetleri artırarak sürdüreceklerini ifade ediyor.
Kentsel dönüşümde, vaat edilen konut sayısı ise yeni bir kent kuracak boyutlara ulaştı. Oysa aynı aday, yıllarca konu ile ilgili kurumun yöneticiliğini, yine konuyla ilgili bakanlık görevinde bulunduğu halde o tarihlerde gerçekleştiremediğini şimdi çok kısa süre içinde yapabileceğini vaat edebiliyor.
Emekli ve dar gelirliler için vaatleri ise adeta uçuyor. Sanırsınız ki, ellerinde ABD’nin bütçe imkanları var.
Biliyorsunuz ülkemizde siyasilerin sık sık başvurdukları bir söz vardır. Birileri bol keseden vaat dağıtmaya başladığında “kimin parasını kime veriyorsun” derler hemen yapılanları karalamaya başlarlar. Ancak bu kez böylesine uçuk vaatlerde bulunanlar, iktidar partisinin adayları olunca iş farklı boyutlara taşınıyor.
Öncelikle bir konuda anlaşalım. Yerel yönetimlerin bütçelerinin bir kısmı, vatandaşlardan elde edilen gelirlerle oluşturulurken, bir kısmı da hükümetten gelen ve o ilin nüfusuna göre belirlenen ödeneklerden oluşuyor. Bu ödenekler ve diğer gelirlerin dağıtılması, yapılacak projelere ve uygulanacak olan sosyal politikalara göre belirleniyor.
İşte burada, seçimlere eşit şartlar altında girilmediğine şahit oluyoruz. Bakanlardan açık çek aldığını söyleyen bir aday, arkasındaki parti gücünü ve iktidarda olmanın nimetlerini sonuna kadar kullanarak yarışa bir adım önde başlıyor. Burada, liyakat ve hizmet anlayışı geri plana itiliyor ve tamamen mali güce dayalı bir propaganda yapılıyor.
Bu tutar mı derseniz işte orada şüpheliyim.
Çünkü benzer örneklerini defalarca gördük. Vatandaş öncelikle inandırıcı hizmetlere bakıyor. Yani sizin vaatleriniz diğerinden farklı olmalı ki, bir yenilik taşımalı ki size inanıp size oy versin. Mevcut adayın yaptıklarının üzerinden aynı vaatlerde bulunmak, mevcut adayın gittiği yoldan gitmek, yeni adaya puan kazandırmıyor.
Ortada yapılmış ve uygulanmakta olan bir hizmeti “o ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim” politikası 1991 yılında denendi ve sonuçları önümüze bayağı “kalın” bir fatura koydu. Şimdi; aynısını bir daha denemek, en azından bana çekici gelmiyor.
Burada son olarak, bazı adayların “aba altından sopa gösteren” sözlerine gelmek istiyorum. Oy yoksa hizmet yok şeklinde algılanan sözlerin vatandaşlar üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu söylemek elbette mümkün değil. Bizim seçmenlerimiz, böylesine baskı altına alıcı sözlere rağbet etmiyor. Yeri geldiğinde hemen “mağdur edilenden” yana tavrını alıyor. Hele hele mağdur edilecek kişinin kendisi olduğunu anladığı anda tepkisi daha da sertleşiyor.
Bu ülkenin vergi veren vatandaşları, bu ülkeye çalışarak hizmet eden görevlileri artık haklarının nereden başladığını, nerede bittiğini çok daha iyi biliyor. Yani öyle, “el kesesinden vaatlere kanmıyor, tehditlere pabuç bırakmıyor.” Devletten alacağım sizlere dağıtacağı sözlerine karşılık “şimdi neden yapmıyorsunuz” sorusunu hiç çekinmeden yöneten vatandaş, ya da döner tezgahında yaşadığı ekonomik sıkıntıların boyutunu adaya anlatan dönerci ustası, sizce de milyonlarca seçmenin hislerine tercüman olmuyor mu?
Biz adayların, ne yapacakları, nasıl yapacakları, hangi kaynaklardan bunları yerine getireceğini tarafsız televizyon kanallarında düzenlenecek açık oturumlarda görmek ve öğrenmek istiyoruz.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Oktay Taş - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.