İcra dosyaları ve sabır

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 85 milyon 279 bin 553 kişi yaşıyor. Bu resmi, adrese dayalı kayıt sisteminin bize verdiği bir sonuç. TÜİK, bu verilere dayanarak yaptığı hesaplamaya göre, ülkemizde 24 milyon 500 bin aile bulunuyor. Biz genelde aile nüfusunu 4 kişiden hesaplardık ama o sayı da gerilemiş 3,17 olmuş aile büyüklüğümüz. Tek başına yaşayanların sayısında da bir artış gözleniyor.

Neyse biz gelelim asıl meselemize.

24 milyon 500 bin ailenin ne kadarının banka borcu var? Bu borçların ne kadarı icralık durumda?

Kredi kartı ya da tüketici kredisi borcu olmayan hemen hemen hiç aile kalmamış durumda. Nitekim, ülkemizdeki kredi kartı sayısı da bu tezimizi doğruluyor. Bankaların dışında esnaflara ve aile içinden eş-dost borçlar bu işin dışında.

CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, 1 Ocak-1 Eylül tarihleri arasında yeni gelenlerle birlikte icra dairelerine gelen dosya sayısının 9 milyon 307 bine ulaştığını açıkladı. Günde ortalama 26 bin dosyanın icra kayıtlarına girdiğine dikkat çeken Öztunç, 2,5 ayda 2 milyon 24 bin yeni dosyanın işleme alındığını belirtti.

UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısının 21 milyon 708 bine ulaştığını belirten Öztunç “icralık olmayan vatandaş sayısının parmakla gösterilecek düzeye geldiğini” söylüyor.

Bu durum elbette ki sağlıklı bir ekonominin sonucu olarak değerlendirilemez. Gittikçe kötüleşen ve ağırlaşan ekonominin, vatandaş üzerindeki yükünü gösteriyor.

Geçim derdi, beslenme sorunu hiçbir şeye benzemez. Akşam evine eli boş dönen bir anne ya da baba çocukların yüzüne bakamayacak hale geldiyse orada ekonomik sorunların yanında sosyal sorunlar da baş gösterir.

İşte bu durumu bir parça hafifletmek için kredi kartına ya da tüketici kredisine başvuranları, borçlarını zamanında ödeyemedikleri hallerde, banka haciz kıskacı yakalıyor.

Yılbaşından bu yana tüketici kredileri yüzde 31,6 oranında artarak 1 trilyon 474 milyar liraya, kredi kartı borçları da yüzde 98 oranında artarak 901 milyar liraya ulaştı. Vatandaşların bankalara ve diğer finans kuruluşlarına olan borcu ise toplam 2 trilyon 375 milyar lirayı aştı.

İş sadece borcu ödemekle de bitmiyor. Bu borçların ödenmesi aşamasında bir de faiz ödemek zorundasınız. Yıl başından bu yana kredi kartı ve kredi borçlarıyla birlikte 171,2 milyar lira da faiz ödendi.

Neresinden bakarsanız bakın, neresinden tutarsanız tutun vatandaşların yaşadıkları böyle. Tam bir borç ve faiz sarmalı içindeler. Borçları azalacağı halde her geçen gün biraz daha artıyor. 2 trilyon 375 milyon liralık borç nasıl ödenir, vatandaş nasıl düze çıkar bilemiyoruz. Ancak şunu iyi biliyoruz; bizi yönetenler inatla ve ısrarla bizlerden ‘sabır’ istiyorlar, bekliyorlar.

Sabırla beklemek için, yarının bugünden daha iyi olacağına dair bir umut beslersiniz, ‘işte sona geliyoruz’ dersiniz ve mücadelenizi sürdürürsünüz. Ama, gelinen nokta, bu beklentiden çok çok uzakta.

Bugüne baktığımızda; günü kurtarmayı başaranlar, akşam yatağa tok girenlerin bile azınlıkta kaldığı bir ortamda, ‘sabır’ ne kadar faydalı bir çare olur bilemiyoruz.

Vatandaş, kira, elektrik, su, doğalgaz gibi temel ihtiyaç faturalarını ödeyemediği için karanlıkta oturuyor, kışın ısınamıyor ve kirasını ödeyemediği için de her an sokağa atılma riski altında yaşarken, onlardan tasarruf etmelerini istemek abesle iştial değilse nedir? Peygamberimizin ‘komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ hadisi orada dururken, toplumun bir kısmının adeta ‘lale devri’ yaşamasının nasıl bir açıklaması olabilir?

Milyonlarca vatandaşın icralık olduğu bir ortamda, toplumun yüzde 95’inin, yüzde 5’in refah ve mutluluğu için çalışmasının doğal sonucudur bu yaşananlar.

Elbette ki, bu yaşadıklarımız bir sebep değil bir sonuçtur. Yaşanan bu sefaletin hafifletilmesi için ilk şart vatandaşların refahına yönelik iyileştirme yapılmasıdır. Geçtiğimiz günlerde size Orta Vadeli Plan’da (OVP) yer alan hedefleri değerlendirdik. Ortaya çıkan tabloda gördük ki, bütçe gelirleriyle yatırım yapmak mümkün değil. Anca faiz giderlerini karşılamaya yetecek büyüklükte bir gelirden bahsediliyor. Uzun lafın kısası, bugün düne göre fakiriz, yarın daha da fakir olacağız. Bütçe açığı ise bulunacak dış kaynaklarla karşılanacak.

Yine borçlanacağız, yine faiz yükü altına gireceğiz yine işsizlik temel ve birinci sorunumuz olmaya devam edecek. Bu arada KKM zenginleri, otoyol müteahhitleri, hava alanı işleticileri ve hastane sahipleri zenginliklerine zenginlik katacaklar. Onları ne haciz kıskacı ne de yokluk ne yoksulluk etkileyecek.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Oktay Taş - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.