Ömrünün nasıl geçtiğinin bile farkına varamayan insan her zaman ben… ben.. Ben diye egosunun esiri oluyorsa…
Yılların ayların, günlerin nasıl geçtiğinin farkına ve şuuruna varamadığı halde eliyle, diliyle, kalbiyle sadece kendini gösteriyorsa uzmanlara göre orada rahatsızlık olduğu söylenir.
EGO suna esir olanlar diktatör düşünceye yakın olanlardır. Onlarda ki benlik duygusu artık kendi boyutlarını çoktan aşmış, mantık ve akıl yolunu kapatmıştır. Duygularını ister doğru yol, ister hak yol ister demokrasi diye tarif etse de ego menşeili bir hastalıkla iç içedir.
Tarihte bu konuda örnek gösterilecek çok lider vardır. Ama ben sadece son zamanlarda yaşamış ve hayatını kaybetmiş iki kişi üzerinden örnekler vereceğim.
Bunlardan birincisi İran İslam Devrimi lideri asıl adı Ayetullah Ruhullah Musavi Humeyni olan ama Ayetullah Humeyni olarak bilinen kişidir. İran Şahı Pehlevi tahttan indirdikten sonra sürgünden dönen, halkın o coşkun duygularından yararlanarak başa geçen ve sınırsız güce sahip olan Humeyni, başta bulunduğu süre içinde ego sunun emrinde, kendileri gibi düşünmeyen halkına zarar vermiş, Sonra da İslam devrimi adına yaptığını söyleyerek üzerlerini kapatmaya çalışmıştır.
Kendine karşı çıkanları yok eden, insanların hürriyetlerine zincir vuran Humeyni 1989 yılında öldüğünde geriye yıpranmış, hürriyet ve demokrasi güzelliğine hasret halk bırakmıştır.
Bir diğer örneğimiz de Güney Afrikalı Nelson Mandela’ dır. Özgür düşünceli, “ben” değil “biz” düşüncesini kabul etmiş olan Mandela 27 yıl gibi uzun bir süre kötü muamele görmüş Güney Afrikalı özgürlük savaşçısıdır. 18 yıl da hapishanelerde çile doldurmuştur.
Ülkesinde yönetime karşı yapılan halk ayaklanmasından sonra, adil ve iyi yönetmediği için büyük tepki çeken yönetime olan nefret duygusuyla dolu halk, büyük şevk ve istekle Güney Afrika Devletinin başına Nelson Mandela’yı getirmişti. Hiddet öfke içinde olan halkın bu duygularından istifade ederek diktatör olabilir, kendine yapılanların karşılığını verebilir di. Mandela, halkın isteğine uyarak diktatör yani “ben” ci olmamış, hep “biz” ci olmuştur.
Nelson Mandela eğer “ben” duygusunun esiri olsaydı elindeki halkın öfke dolu desteğini o yönde değerlendirir ve ömür boyu başta kalır ve istediği şekilde Güney Afrika’yı yönetirdi. Hatta kendine yapılanlara karşı ülkeyi kan gölüne çevirebilirdi. Ben yerine biz diyenlerden oldu. Kan dökmedi, geriye unutulmayan acılar bırakmadı. Uğurlanışı da o doğrultu da, yoğun sevgiyle oldu.
Yeni liderlerinde Mandela örneğinde olması temennimizdir. Ama öfkesini içine alan, halkının yarınlarını düşünerek hareket eden lider sayısı da şimdilerde çok çok azdır.
Makale Yazısı-
Ben mi? Bizim mi? demeden yaşamak
Yazar Fuat Yılmazer - Mesaj Gönder
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.