Hezeyan!

Son günlerde siyaset sahnesinde ortaya konulan oyunu, bu oyundaki sözleri ve açıklamaları sanıyorum sizlerde, bizim gibi dehşetle izliyorsunuz.
Evet, İyi Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener’in önce partisinin kurultayında, daha sonrada Afyon’da yaptığı iki ayrı konuşma, Millet İttifakına ve onun adaylarına oy vermiş milyonlarca seçmen tarafından ibretle takip ediliyor.
İyi Parti Genel Başkanı Akşener, belli ki merkezde ve sağda birinci parti olma planının hezimete uğraması karşısında, tam bir inhizama uğramış, şimdi içine düştüğü bu durumun faturasını bir yerlere ve de bir kaç kişiye ödetme telaşında.
Dilimize Arapçadan geçen hezimet sözcüğü, inhizam kelimesinden türetilmiştir. İnhizam, hayal kırıklığına uğramak ve mağlup olmak anlamına gelirken, hezimette yenilmek muradına erememek ve umudunu kaybetmek anlamına geliyor. Günümüz Türkçesinde hezimet bozgun, yıkım ve yenilgi kelimeleriyle de ifade ediliyor.
Türk Dil Kurumu (TDK) hezimet kelimesini kullanıldığı yerlere göre üç ayrı şekilde anlamlandırıyor .Bunlardan ilkinin anlamı, kaybetmek ve yenilmek. İkinci anlamı ise bozguna uğramak, tarumar ve bedbah olmak. Üçüncü anlamı ise çabaların sonuçsuz kalması şeklinde.
TDK hezimete uğramayı ise şöyle tanımlıyor; “Büyük bir hevesle başlanan bir işten istenilen sonucu alamamak”
Bunca, tanımdan ve anlamdan sonra Millet İttifakı’nın son seçimlerde elde ettiği sonucu “hezimete uğramak” olarak tanımlayabiliriz sanıyorum.
Siyasette başarı kadar, başarısızlıkta mümkündür. Bir önceki yerel seçimlerde ortaya konan çalışmayla Millet İttifakı’nın adayları Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazanmış, bunun doğal sonucu olarak ittifak genişletilmiş, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde de aynı başarı yakalanmak istenmişti. Ancak, çeşitli nedenlerle beklenen başarı sağlanamamış, hem cumhurbaşkanlığı seçiminde, hem de milletvekili seçimlerinde vatandaş ikna edilemediği için seçimler kaybedilmişti.
Seçim sonrası, durum tespiti yapmak, başarı ve başarısızlığın ölçümlerini tek tek ele almak sağlıklı düşünen kafalar için normal bir düşüncedir. Ama, Millet İttifakı, tekrar bir masa etrafında toplanarak durum tespiti yapmak yerine, birbirlerini suçlamayı daha geçerli bir yol olarak gördüler. Ne yazık ki bunun ilk yolunu açan da İyi Parti ve genel başkanı oldu. Yaptığı zehir zemberek açıklamalarla “nasıl masayı devirdiyse” yine aynı yöntemlerle, sağını solunu, yol arkadaşlarını suçlamaya başladı.
Bir kere şu tespiti açık yüreklilikle yapalım. Masada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konuşulmadığı halde bunu reddederek “seçilebilir aday” sözleriyle ilk günden itibaren olumsuz bir tavır sergileyen ve bunu el altından sürekli işleyen Akşener, alınan bu sonuçtan herkesten daha fazla pay sahibidir.
Arşivler ortada duruyor. Seçimlerden aylar önce, “Akşener, parti tabanına söz geçiremiyor. İyi Parti tabanının yarıya yakın kısmı, CHP’nin Genel Başkanına oy vermek bir yana, Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan’a oy vereceğini” defalarca yazdık. Ancak, Akşener, bunu kamuoyuna “seçilebilecek aday” olarak sunmayı daha doğru buldu. Nitekim, daha sonra yaşanan gelişmelere ilişkin açıklamalar da, Akşener’in tabanından kopuk bir Genel Başkan olduğunu gösterdi.
Akşener, İyi Parti’nin merkez sağda güçlü ve birinci parti olabileceğini tabanına anlatamadı. Ya da, siyasetimizin temelinde yatan “küçük olsun, ama benim olsun” mantığına tutsak oldu. İyi Parti, MHP’den koptuğunu sandığı bir çok insanı partisine kaydetti ve parti üyesi yaptı. Çok değil bir seçim sonrasında “dükkanı kapatıp, MHP’ye katılması” kimseyi şaşırtmasın.
Çünkü, “Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir” diye güzel bir sözümüz var. Bugün, tepede olmasa bile tabanda bu birleşmenin işaretlerini görmek mümkün. İyi Parti ve onun genel başkanı yaptığı konuşmalarla bu süreci hızlandırıyor.
Kaldı ki, İyi Parti’den kopan kurmayların sözleri, orta yerde dururken, Genel Başkan Akşener, ortaya çıkan başarısızlıktaki payını unutturmaya çalışıyor. Her iki konuşmada baştan sona çelişkilerle dolu. Hedefe konulan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tüm çabalarını görmezden gelmek ve Akşener’i ne de diğer liderleri haklı çıkarıyor. Eğriye eğri, doğruya doğru seçimleri CHP kadar kazanmak isteyen başka bir parti yoktu. Belki bir parça Demokrat Parti’yi ayrı tutabiliriz. Ama diğerleri için aynı duygu ve düşünceleri taşımıyoruz. Dikkat edilirse Akşener’in sözleri, kamuoyunda bir karşılıkta bulmadı. Millet İttifakı adaylarına oy veren seçmenler bunu böyle değerlendiriyorlar. Yani Akşener’in tüm feryatları,
tüm öfkesi, gerçekten haklı bulunmuyor.
Genel Başkan Akşener, masadan kalkmasını, sonra tekrar dönmesine ilişkin kamuoyunu aydınlatmalı ve sonraki süreçte yaşananları bizlerle paylaşmalıdır.
Kürsüye çıkıp önüne geleni suçlayıp, sonrada “Şunu yapamadım, bunu yapamadım” diyerek özür dilemesinin ne kadar anlam taşıdığını da kendisine bir sormalıdır.
Akşener, özellikle kadınların gözündeki o olumlu ve güzel düşüncelerin nasıl silindiğinin farkında değil mi? En azından ona gönül vermiş, onun için karda, kışta sokak sokak dolaşmış partili ya da gönüldaş olmuş kadınlara bir vefa borcu yok mu? Elbette var ve olmalı
zaten. Ancak, siyaseti günlük yapan, ileriye dönük bir perspektifi olmayan siyasetçiler, bu kadar zor ve içinden çıkılmaz duruma düşebilirler.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Oktay Taş - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.