Fakat oraya giden İsmail kafayı Huriye'ye takmıştır ve içkiden sonra Huriye'ye gitmeyi planlamaktadır. Bunun için de sohbetin bir yerinde İsmail arkadaşlarına döner:
-Arkadaşlar hiç kusura bakmayın. Ben bu gece Huriye'ye gideceğim. Epey zamandır göremedim orospuyu. Akşamdan beri kafama öylesine girdi ki kovalasam da gitmiyor, der.
-Yo arkadaş, ben bir kere gitmeyi kafaya koydum mu dönmem kararımdan. Ben düşündüklerinizin hepsini biliyorum. Her şeyi de göze aldım. Bu konuda benim kafamı çelmelemeyin, der.
Gitmekte çok kararlıdır. Bunun üzerine Sıhhıye'deki Şişbacak Fuat'ın taksi durağına haber yollanarak oradan bir taksi getirilir. Vakit de epeyce ilerlemiştir. Biraz sonra Kürt İsmail hala alkollü olarak, yaka bağır açık bir halde meyhaneden çıkar bekleyen taksiye binerek yola koyulur. (Burada yine Ankara’nın o yıllardaki görüntüsünden söz etmek istiyorum.. O günlerin Ankara’sında, taksi ile Solfasol Köyü'ne gitmek kolay değildi. Solfasol o günlerin Ankara’sında epeyce uzakta bir köydü. Solfasol'a tarlalar içinden geçen toprak yoldan gidilir, yazın toz, kışın çamur bu yoldan hiç eksik olmazdı. Bırakınız taksileri at arabalarının bile bazen çamura saplanıp kaldıkları olur, köyden getirilen öküzlerle kurtarılma işlemi yapılırdı.)
KÜRT İSMAİL HURİYE'NİN EVİNDE
Taksi ile eski dostu Randevucu Huriye'nin Taşocakları semtinde bahçe içinde bulunan evine dayanan Kürt İsmail'e taksi şoförü sorar:
- İsmail ağabey, buradaki işin kısa ise istersen bekleyeyim seni alıp götüreyim.
Kürt İsmail hayır bekleme sen haydi git, benim işimin ne zaman biteceği hiç belli olmaz, bakarsın sabahlarım, der. Şoför de gaza basıp gider. Kürt İsmail eve şöyle bakınca arkadaki odada ışığın yandığını görür. Huriye'nin evde olduğunu anlar. Yumruğu ile hızlı hızlı kapıyı çalınca, içerde bir koşuşmaca olur. İkinci çalışında da Huriye kapı arkasından, kim o, diye bağırır. İsmail var gücüyle, aç benim, ben, deyince kapı aralanır ve Huriye'nin başı kapıdan görünür. Huriye eski dostu Kürt İsmail'in böyle ansızın evine gelişine önce mana veremez, belki bir diyeceği var sanır. İsmail, daha Huriye'nin kendisini içeri buyur etmesini beklemeden adımını içeriye atmak isteyince Huriye önüne geçer.
-Aman İsmail kurban olurum içeriye girme, misafirim var. İsmail buna bozulur ve kimmiş misafirin, der. Huriye de,
-Ürgüplü var, ne olur girme kurban olurum, benim yüzümden başınız derde girmesin, diye yalvarır.
Huriye'nin Ürgüplü dediği şahıs, o yıllarda Dışkapı semtinde ün yapmış bir Ankara kabadayısıdır. Bir çok yaralama olayı vardır. Bentderesi'nde patronların korkulu rüyasıdır. Ankara’da Ürgüplü Mustafa diye ün salmıştır. (Ürgüplü Mustafa'dan kitabın ileriki bölümlerinde uzun uzun söz edilecektir.)
Huriye'nin söylediklerini duymamazlıktan gelen Kürt İsmail, içeriye girmek için kapıya yüklenince, aralıkta tetikte beklemekte olan Ürgüplü Mustafa da kapı yanına gelerek ortaya çıkar. Bu esnada Ürgüplü Mustafa ile Kürt İsmail arasında, şöyle bir konuşmanın geçtiği söylenir:
-Ulan sarhoş Kürt, gecenin bu saatinde Huriye'nin evine sen ne hakla gelebilirsin?
-Bana bak Ürgüplü, fazla ileri gitme. Buraya sen ne hakla geldiysen, ben de o hakla geldim.
Bunlar böyle sinirli sinirli karşılıklı konuşmaya başlayınca Randevucu Huriye içerde titremeye başlar.
-Açık konuş, bu saatte, benim olduğum yerde senin işin ne?
-Bana bak Ürgüplü, sen beni tanımıyor musun, benim adım Kürt İsmail. Buraya gelmek için senden izin mi alacağım yani?
Bu sözlerden sonra iki kabadayı birbirlerine girecek hale gelirken, Ürgüplü Mustafa daha atik davranarak belinden tabancasını çeker ve karşısında sarhoş bir halde dikilmekte olan Kürt İsmail'in üzerine 7 kurşun boşaltır. Ürgüplü'nün kurşunlarıyla karnından, göğsünden ve boynundan çok ağır yara alan Kürt İsmail, kanlar içinde oraya yığılır ve can verir.
Ertesi sabah Hacettepeli Kürt İsmail'in, Randevucu Huriye'nin evinde, Ürgüplü Mustafa tarafından tabancayla öldürüldüğü, Ankara'nın her yanında duyulur. O yıllarda Ankara'da akşamüzerleri yayınlanan Akşam Haberleri ve Ankara Telgraf gazeteleri, cinayet olayına tam sayfa ayırırlar. Gazateler caddelerde adeta kapışılır.
Bu olay üzerine, yiğit bir delikanlı olan Kürt İsmail'e herkes acır. O akşam birlikte içki içtiği arkadaşları saçlarını yolarlar. Keşke bırakmasaydık, keşke engelleseydik diye dövünürler. Kimisi de demek ki, kan çekmiş Kürt İsmail'i oraya, der. Ertesi sabah olaya el koyan İkinci Şube cinayet masası memurları, Ürgüplü Mustafa'yı mahkemeye sevk ederler ve Ürgüplü tutuklanır.
Bir gün sonra Kürt İsmail'in cenazesi, Hacıbayram Camiinden kaldırılır. Cenazede Ankara'nın bütün ünlü kabadayıları ve Hacettepeliler hazır bulunurlar ve Ürgüplü Mustafa'ya kalleşlik ettiği için lanet yağdırırlar.
Kürt İsmail'in öldürülüşü üzerine Hacettepe semtinde haftalarca yas ilan edilir. Ürgüplü'nün, cezaevinde öldürülmesi üzerinde planlar da yapılır ama, bu plan nedense uygulamaya konulmaz. Böylece Ankara'nın semalarından ünlü bir kabadayı daha kayıp gitmiştir.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.