Ankara
Yolunu bulmak için dişine göre bir iş kollar. Sonunda Kayserili Şaban'ı gözüne kestirir. Şaban, o yıllarda Ankara'nın sayılı kabadayılarından birisidir. Atıfbey mahallesindeki kahvesinde kumar oynamakta, yolunu bulmaktadır. Gözükara bir yiğittir de. Allah sanki Başçavuş'u şaşırtmış, Kayserili Şaban'dan haraç isteme gibi bir yola saptırmıştır.
Bir gece, Başçavuş Mustafa ile yanındaki yeni yetme iki fedaisi, Şaban'ın Atıfbey mahallesindeki kahvesine giderler. Şaban bunlara çay ikram eder. Hır çıkaracaklar ya, bunlar çayları içmezler. Bu esnada Başçavuş Şaban'a döner:
-Sen delikanlıysan biz de delikanlıyız. Sen burada kumar oynatacaksın, bize bir şey koklatmayacaksın. Olur mu böyle? Ben avantamı isterim, der.
Başçavuş'un bu sözleri üzerine Şaban adeta deliye döner. Nerdeyse üzerlerine yürüyecektir. Başçavuşa bağırır:
-Ulan Başçavuş, biz başkasından haraç alıyoruz, sana haraç mı veririz? Sen bunu bana nasıl söylersin?
Başçavuş bu konuda kararlı ya, o da dikilir:
-"Ben vurgun yedim arkadaş. Yolum yok. Vereceksin!" der demez Kayserili Şaban belindeki laz yapısı bıçağına sarılır. Bıçağı gören Başçavuşun adamları kahveden kaçarlar. Şaban kendisinden haraç isteyen Başçavuş Mustafa'yı orada 9 yerinden bıçaklayarak komaya sokar. Olay yerine gelen polisler Başçavuş'u alarak Numune Hastanesine yetiştirirler. Şaban'ı da yakalayarak şubeye götürürler. Bu işten de bir buçuk ay hastanede yatan Başçavuş Mustafa'nın taburcu olduktan sonra kimsenin yüzüne bakacak hali kalmaz.
MERSİN'E GİDİYOR
Ankara'da artık hiçbir yerde dikiş tutturamayacağını anlayan Başçavuş Mustafa'nın aklına Mersin'e yerleşmek gelir. Ordudaki Başçavuşluğu zamanında, yanında askerliğini tamamlayıp terhis olan bir Mersin'li genç, Mersin'de kumarhane işlerinin çok yaygın olduğunu ve Mersin'e gelecek olursa kendisine yardımcı olacağını söylediği için, kendi kendine en iyisinin Mersin'e gidip o genci bulmak ve sonraki hayatını da orada sürdürmek olduğunu düşünür.
Hazırlığını yapar ve yanına iki adamını da alarak Mersin'e gider. Yanında askerliğini yapan Arap Uşağı Mersinli genci arar bulur. Mersinli genç de Pozcu mahallesinde küçük bir bakkal dükkanı çalıştırmaktadır. Başçavuş Mersinli genci bulur ama umduğu ilgiyi göremez. Genç, bunları o akşam bir lokantaya götürerek izzet ikramda bulunur ve Başçavuşuna, işlerinin hiç iyi gitmediğini, yakında dükkanını kapatarak Mezitli'deki köyüne döneceğini dertli dertli anlatır.
O yıllardaki Mersin'de adeta ilkel bir hanı andıran bir yerde yatıp kalkan Başçavuş ile iki adamı, Ankara'da olduğu gibi orada da genelev çevresinde muhit edinip iş yapmayı düşünürler. Bunun için bu semtte özellikle isim yapmış delikanlılarla bir hır çıkarıp kavga etmeyi, bar ve pavyonları da izleyip aynı olayları buralarda da uygulamayı göze alırlar. Bunu ilk önce bir lokantada sonra bir pavyonda yaparlar. Karakola ve mahkemeye düşerler. Başçavuş Mustafa bir keresinde tutuklanır. Cezaevinde yatarken, Mersinli sabıkalılardan, Mersin'in en ünlü kabadayısının Dedo adında bir Arap uşağı olduğunu öğrenir. Tahliye olur olmaz da bu Dedo Kazım'la boy ölçüşmeye karar verir. Aklınca, böylelikle adını genelev muhitinde olsun, Mersin'de olsun daha çabuk duyuracak ve isim yapacaktır. Tahliye olur olmaz da bu işin planlamasını yapar.
Başçavuş Mustafa, yaptığı istihbarata göre, Dedo Kazım'ın hemen hemen her gece Mersin pavyonlarını gezdiğini, eğlendiğini, genelevde de dostunun bulunduğunu öğrenir ve bunun izine düşer. Aklınca, Dedo Kazım'ı alkollü halde bir barda yahut pavyonda görüp de kavga çıkarırsa, orada Kazım'ı herkesin önünde döverse, argo deyimiyle Kazım'ı oralarda madara ederse, çıkar çevrelerinden nemalanma işinin kolaylaşacağını kafasına takar.
Bir gece, yanındaki iki adamıyla birlikte bir meyhaneye giderler ve kafaları iyice çektikten sonra, gece saat 12'ye doğru iki bardan birisine giderler. Kapıdaki adama Kazım'ı sorarlar, o da ben biraz evvel gördüm şu ilerdeki barda oturuyor, der. Bunun üzerine o bara giderler ve bir masaya otururlar. Dedo Kazım yan taraftaki bir locada, yanına bir bar kadınını alarak içki içmektedir. Başçavuş garsona sorar:
-Dedo Kazım burda mı?
-Locada oturuyor.
-Yanında kim var?
-Barımızdan konsomatris bir kadın var.
Başçavuş Mustafa hır çıkaracak ya, garsona der ki:
-Haydi git, o Dedo Kazım mıdır nedir ona söyle, yanındaki kadını daha fazla meşgul etmesin. O kadınla bizim de görülecek hesabımız var.
Mustafa'nın bu sözleri üzerine garson şaşırır. Dedo Kazım'a böyle bir şey nasıl söylenebilir? Böyle bir istekle hiç Dedo'nun masasına gidilebilir mi? Garson, durumu barın şefine anlatır. Şef, bunların masasına gelir. Buyurun, der bir emriniz mi var? Mustafa bu sefer daha serttir. Ben ne dediysem gidin kadına söyleyin, benim de kafamı daha fazla bozmayın diye çıkışır. Bunlarla şef arasında bir ağız dalaşı başlayınca biraz ötedeki locada oturmakta olan Dedo Kazım, garsonu çağırarak bu gürültü de neyin nesi, diye sorar. Garson da, senin masandaki hanımla oturmak istiyorlar, Kazım'ın yanındaki kadını kaldırın masamıza getirin münakaşası var, diye cevap verir. Dedo Kazım adeta köpürür ve bağırır:
-Kimmiş ulan benim masamdan kadın isteyen bu orospu çocukları?
Hemen locadan fırlar ve doğru bunların başlarına gider dikilir. Bunlar da hazırlıklıdır ama barın garsonları Dedo'yu tuttukları için, Başçavuş'un yanındaki iki adamını yakaladıkları gibi dışarı atarlar. Bu esnada Dedo Kazım belindeki bıçağı çektiği gibi Başçavuş Mustafa'ya vurmaya başlar. Başçavuş bu kavgada tamam 17 bıçak darbesiyle koma halinde Mersin hastanesine kaldırılır. Polis ekipleri gelirler, Kazım'ı yakalarlar ve mahkeme Kazım'ı öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklar.
İki aya yakın hastanede yatan Başçavuş Mustafa yine kefeni yırtar. Dedo Kazım'ın adamları da hastaneye kadar giderek Başçavuşu açıktan tehdit ederler ve davacı olmayacaksın derler. Başçavuş taburcu olur olmaz da Mersin'de pabucun çok pahalı olduğunu anladığından trene biner, soluğu Ankara'da alır.
Başçavuş Mustafa'nın Dedo Kazım tarafından bıçaklandığı olayı, çoktan Ankara'da duyulmuş ve yayılmıştır. Böylece Başçavuş'un süngüsü iyice yere düşmüştür.
EVİNDE ÖLÜ BULUNUYOR
Hiçbir yerde dikiş tutturamayan Başçavuş Mustafa'ya artık yeniden Ankara'da da hayat kalmamıştır. Bundan sonra yapacağı şey köşesine çekilip kaderine boyun eğmektir. O da öyle yapar, bir arkadaşının aracılığı ile İsmetpaşa mahallesinde kiraladığı evinde inzivaya çekilir. Pek dışarı çıktığı da olmaz. Arada sırada eski arkadaşları evine gelirler, beş on kuruş harçlık getirirler.
1953 yılının kış aylarından birisinde, öğle üzeri Başçavuş'un evine gelen arkadaşları evde kimseyi bulamazlar. Kapıyı çalarlar içerden ses gelmez. Sokağa bakan mutfak penceresinden içeriyi gözetleyen birisi bağırır:
-Yahu arkadaşlar Başçavuş yerde yatıyor işte bakın.
Bunun üzerine pencereyi kırıp içeri girerler, Başçavuş Mustafa'nın ölüsüyle karşılaşırlar. Bir zamanların Ankara'nın ünlü kabadayısı Başçavuş Mustafa bu hallere mi düşecekti, derler.
Polise haber verilir. Başçavuş'un cesedini morga kaldırırlar ve yapılan otopsi sonunda, mutfakta hava gazından zehirlenerek öldüğü anlaşılır. İntihar ettiği söylentisi de çıkar ama buna kimse ihtimal vermez. Kendisini evinde ziyarete gelen ve ölüsüyle karşılaşan arkadaşlarından birisi şöyle konuşur:
-Su testisi su yolunda kırılırmış. Bir zamanların sayılı fırtınası böyle dinmemeliydi. Her neyse, Başçavuş Mustafa bizden, biz de Başçavuş Mustafa'dan kurtulduk.
Ertesi günü iki üç arkadaşı morgtan cenazeyi alırlar, Hacıbayram camiine getirirler, öğle namazından sonra da götürüp Asri mezarlıkta toprağa verirler.
YARIN: AİLE BAHÇELİ BOŞNAK MUHARREM “DEDO”
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.